Tkvani Nçarape,Resmi Tarih Resmi Tarihe Karşı:”Hemşin Gizemi”

Ali İhsan Aksamaz Özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki dönemden başlamak üzere Türkiye’de ‘etnisite‘ ile ilgili telif ve çeşitli diller-den tercüme birçok kitap yayınlandı. Bu kitapların yayınlanmasının çok genel anlamda olumluluk taşıdığını söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

Ancak bu kitapların çoğunda ‘milliyetçi‘, yeni resmî ideoloji ya tarih yaratma veya var olanları aktarma eğilimleri ağır basan, komşularını yok sayan ve aşağılayan, ‘ kimlik‘ dayatmaya çalışan yönelişler söz konusudur. ‘Bazı yayınevleri’nin bu ‘yeni dönem’ de çeşitli kaygılarla bu tür kitapları yayınlaması, konunun üze-rinde hassasiyetle durulmasını gerektirmektedir.Bu makalede ‘Hemşin Gizemi i‘ adlı kitapla ilgili eleştirilerimi okuyucuyla paylaşmak istiyorum. ‘Hemşin Gizemi‘ adlı kitap 1996 Ekim’de ‘Belge Yayınları’nın ‘Marenostrum‘ dizisinden yayınlanmış.
Kitabın kapağındaki alt başlık ise ”Hamşen Ermenileri Tarihinden Say-falar.” Kitap, üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde akademisyen Levon Khaçikyan‘ın ‘Hamsen Ermenileri Tarihinden Sayfalar‘ başlığını taşıyan bu makalesi yer alıyor. Bu makale ilk defa ‘Banber Yeravani Hamalsarani / Eri-van Üniversitesin Bülteni’nde 1969’da yayınlanmış. ‘Çevirenin Önsözün’de belirtildiğine göre, kitabın ‘Birkaç Söz‘ünü de yazan Prof. Paruyr Muradyan tarafından makaleye ‘birtakım küçük eklemeler ve bir iki düzeltme‘ yapılmış ve bundan sonra  Ermeniceden Türkçeye çevrilmiş. Tercüme eden ve yayına hazırlayan ise Bağdik Avedisyan. Kitabın ikinci  bölümünde, Sakaoğlu M.Ali’nin ‘Dünden Bugüne Hemşin‘ Hale Soysü’nün ‘Kavimler Kapısı – 1‘ ve Erhan G.Ersoy’un ‘Hemşinli Etnik Kimliğine Antropolojik Bir Bakış‘ adlı, daha önce Türkiye’de yayınlanmamış çalışmalardan ‘alıntılar’a yer verilmiştir.

Üçüncü bölüm ise,‘Ermeni Bayramları‘ başlığı altında ‘Derındas- Terındas –Tearındaraç-‘, ‘Vartavar‘, Astvatsatsin veya Verapokhum Yortusu‘ gibi ‘kutlamalar‘ hakkında okuyucu bilgilendiriliyor. Ancak bu  bölü-mün telif mi tercüme mi olduğu konusunda bir bilgi verilmiyor. Bu bölümün yazarının kim olduğu da belirtilmiyor. Khaçikyan’ın araştırmasının ‘küçük kısaltma ve yetkili tanımlamalarla‘ bu kitapta yayınlandığını açıklayan Prof. Paruyr Muradyan, ‘(rahmetli) Khaçikyan’ın emektar bir kaynak bilimci, tarihçi ve uzun yıllar Matenadaran’ı (Ulusal Kütüphane’i) yöneten bir Bilimler Aka-demisi üyesi olduğunu‘ belirtmektedir. Prof. Muradyan, ‘Khaçikyan‘ın ‘Hamşen Ermenileri Tarihinden Sayfalar‘ başlıklı araştırmasında Hemşin adını taşıyan topluluğun kimliği, kökeni, tarihi, kültürü ve kısmen de diliyle ger-çekten ilk kez tanışma olanağı bulduklarını ‘özellikle’ vurgulama ihtiyacı hissediyor. Khaçikyan, ‘Bu incelemede Hamşen Ermenileri tarihinin en son verilerin ışığında bilimsel değerlendirilmesini yaparken, bilinen ama darma-dağınık olan tarihi, coğrafik ve etnik konuları ilk kez derlemeyi ve aydınlığa çıkarıp araştırarak özetlemeyi deneyeceğiz‘ diyerek konuya girmektedir. Ermenistan’dan göç ederek Hamşen’e yerleşen Ermeni nüfusunun anava-tanını belirlemiş olduklarını belirten Khaçikyan, ‘kaynaklara‘ dayanarak şu bil-gileri veriyor: ‘…kanıtların ışığında Şapuh ve Hamam Amatunilerin yöne-timinde Hamşen’e göç eden Ermeni nüfusunun ezici çoğunluğu Amatunilere bağlı süvarilerle köylüler olup Ermenistan’ın yüreği sayılan Ayrarat eyal-etinden gelmiş oldukları rahatlıkla ifade edilebilir.’ (s.17) ‘Bu göçler‘ hakkında daha da ayrıntılı bilgi aktarma ihtiyacı hissederek şöyle diyor: ‘…daha sonraki yüzyıllarda Hamşen dağlık bölgesinin geçit vermeyen vadileri, Ermenistan’ın değişik bölgelerinden, özellikle Hamşen’e sınır komşusu Yüksek Ermenistan bölgesinden göç eden yeni topluluklara da yurt olmuştur, fakat Ermeni Hamşen’in kurucuları, kuşkusuz Şapuh ve Hamam Amatuni’ler önderliğinde Arap boyunduruğuna karşı silaha sarılarak onları yenen ve  kendilerine yeni bir vatan kazanan Ayrarat eyaletinin Argatsotın ve Kotayk bölgelerinden gelmiş yiğit insanlardı.(s.18) Khaçikyan, Hamşenliler’in yerli halklarla olan çatışmaları hakkında da bilgiler veriyor:
‘…Karadere ve Hopa yörelerine yerleşen Hamşenliler’den bahsetmiştik. Asıl Hamşen’e doğu ve batıdan komşu olup benzer doğa ve iklim koşullarına sahip bu yöreler ta eski tarihlerde Hamşenliler’in dikkatini çekmiş ve onlar adım adım ilerleyerek buraları zaptedip yerleşirlerken doğal olarak yörenin eski toplulukları olan Rum ve Lazlarla çarpışmalara da girmişlerdir…’ (s.42) Khaçikyan, şu şoven ifadeleri kullanmakta bir sakınca görmemektedir: ‘…K.Koch, çok erkenden islamlılğı kabul etmiş bir ailenin oğlunun, Cemil yöresi derebeyinin evine konuk oldu ve dış görünüşünden ‘Onun damarlarında özellikle Ermeni kanı dolaştığını ‘farketti.‘ (s.36-37) Khaçikyan bununla yetinmeyerek Hamşenlileri ‘yüceltmek‘ için komşu halkları aşağılamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken, kim odukları belli olmayan ‘görgü tanıkları’ndan medet ummaktadır: ‘… Görgü tanıklarına göre, onlar komşuları olan Rum, Laz, ve Gürcü’lerden farklı olup yiğit, özverili, dürüst ve içtendirler. Dahası yabancılarla evlenmezler…’(s.41) Khaçikyan, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘millet‘ kavramıyla ilgili genel kabul gören bir tanımlamayı aktarıyor: ‘… Herhangi bir ulusal–etnik kimliği tesbitinin önemli belirleyicisi, onun mensup olduğu diniydi. Rum, Laz, Gürcü, Ermeni ve başka ulusların islamiyeti kabul eden temsilcileri kendilerini ‘müslüman‘ ve ‘Osmanlı‘ diye tanıtıyorlardı…’ (s.40) Bu cümleden sonra, İslamiyeti kabul eden diğer ‘etnik gruplar’ın da kültürel ve dilsel varlıklarını yaşatmaya çalıştıklarını göz ardı ederek Hamşenlileri yine ‘yüceltme‘ yolunu seçmektedir: ‘ …Fakat Hamşenliler İslamlığı kabul ettikten sonra dahi dillerini, yani Hamşen Ermenicesi dialektini, coğrafik terimleri, dağ, nehir, vadi, vb. yer adları ile gelenek–göreneklerini, şarkı, şiirlerini korudular ve korumayı sürdürüyorlar.’ (agy.) ‘Usta bir akademisyen‘ olduğu anlaşılan Khaçikyan, bu ‘bilimsel  makale‘ sinde esas olarak Hamşenlilerin ‘Ermeni‘ olduklarını ‘deliller’ e dayanarak ispatlamaya çalışıyor. Bunu yaparken ırkçı yaklaşımlar sergiliyor ve Hamşenlilerle aynı coğrafyalarda yaşayan diğer ‘etnik gruplar’ı aşağılama yoluna gidiyor. Yapmaya çalıştığı şey bize hiç de yabancı değil! Kitabın ikinci bölümünde, ‘Türk araştırmacılar‘ başlığı altında şu kısa not düşülmüş: ‘L.Khaçikyan’ın dikkate değer belgeselini sunarken, Hemşin konusunda bizim araştırmacılarımızdan bazılarının düşüncelerini de ona ekleyip okuyucuya karşılaştırma olanağı sağlamanın faydalı olacağını düşündük.‘ (s.47) Bu bölümde ilk olarak Sakaoğlu M.Ali’nin ‘Dünden Bugüne Hemşin‘ başlıklı çalış-masından özet ve tırnak içinde ‘alıntılar‘ yapılarak bazı eleştiriler getiriliyor. Sakaoğlu’nun çalışmasının 32. sayfasında tırnak içinde yapılan son alıntı şu cümleyle bitiyor:
‘ …Kıyı komşuları Lazlardan kız alıp vermeyi pek sevmediklerinden, eski öz gövde yapılarını koruyabilmişlerdir .‘ (s.52) Khaçikyan gibi Sakaoğlu da komşu bir ‘etnik grup’a karşı şoven bir tutum sergiliyor. Bağdik Avedisyan da şoven tutumu eleştirmeyerek ve aynen aktararak aynı ‘hata’yı sürdürüyor. Bu bölümde ‘alıntı‘ yapılan ikinci çalışma Hale Soysu’nun ‘Kavimler Kapısı–1‘ adlı kitabı. Yazarın ifade düzenine sadık kalınarak bazı özet ve tırnak içinde ‘alıntılar‘ yapıldığı görülüyor. ‘Alıntılar yapılan son çalışma ‘Hemşinli Etnik Kimliğine Antropolojik Bir Bakış’Yazarı Erhan G.Ersoy. Bu çalışmadaki ‘Köy Kahvesi sohbetleri’nden de ‘alıntı‘ yapmakta bir sakınca gözükmüyor: ‘…Hemşinlilerin yakın komşuları olan Lazlarla ilişkilerine de değinen yazar Laz-Hemşin rekabeti üzerine söylenmiş bazı sözler de aktarıyor: ‘Lazdan evliya, koyma avluya ‘veya‘ Laza elini veren kolunu kaptırır‘ gibi sözler Hemşinde çok yaygın. Hemşinli yetişkinlerin Lazlar için aşağılayıcı sözlere kullandıklarını, ‘kan davası‘ gibi barbarca alışkanlıkları olduğunu , ‘eskiden dinsiz veya gayri müslim‘ olduklarını söylediklerini anlatan yazar, buna karşın Lazlar’ın da Hemşinlileri ‘kumarbaz, içki içen, Ermeniden dönme bir halk‘ olduklarını söylediklerini ekliyor…’(s.58) Kitabın üçüncü bölümünde ise, başta değindiğim gibi yazarı, telif mi tercüme mi olduğu belirtilmeden ‘Ermeni Bayramları’na yer veriliyor. Bu bölümle ilgili olarak Bağdik Avedisyan, ‘Çevirenin Önsözü’nde şu açıklamayı getiriyor: ‘… burada Hamşen konusuyla doğrudan ilgili görünmemekle birlikte bazı Ermeni bayramlarının geleneksel yorumlarını sunuyoruz. Bunlar putperest dönemlerden beri kutlanagelen, ama Hıristiyanlığın kabulüyle bazen isim bazen da kabuk değiştiren en eski Ermeni bayramlarıdır….
Bu bölümleri, Hemşin araştırmacılarının daha sonraki çalışmalarına yararı olur düşüncesiyle ekledim ki araştırmalar ‘sakat‘ olmasın ‘doğmasın…’ Levon Khaçikyan’ın makalesi, ‘Hemşin Gizemi‘ adlı kitabın ana gövdesini oluşturuyor. Bu tür ‘bilimsel makaleler’de aranan ‘özellikler’e ‘büyük bir ustalıkla‘ uyulduğu görülüyor. Hamşenlilerin ‘gururlarını okşayarak ‘onların‘ komşularından farklı olarak yiğit, özverili, dürüst ve içten ‘olduklarını özellikle vurgulama ihtiyacı hissediliyor. Acaba dünyanın bütün halkları yiğit, özverili, dürüst ve içten değil midir? Makalesi dikkatle, incelendiğinde, esas olarak, özellikle Türkiye Hamşenlilerine yönelik Ermeni resmî tarih tezlerini aktarmaya çalıştığı görülmektedir. Khaçikyan, Sovyetler Birliği’nin onbeş birlik cumhuriyetinden biri olan Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir yurttaşı ve Bilimler Akademisi üyesidir. Kullandığı metot ve varmak istediği nokta bakımından, Bağdik Avedisyan‘ın ‘Çevirenin Önsözü’nde adını andığı Prof.M.Fahrettin Kırzıoğolu’ndan bir farkı var mıdır? Khaçikyan, halkları içten içe bir ‘ Hıristiyan-Müslüman ‘kamplaşmasına sevketmeye de büyük bir çaba harcıyor. İslamiyeti seçen ‘etnik gruplar’ın daha önce illâ Hırıstiyan olduları gibi bir saplantı içinde olduğu anlaşılıyor. ‘Paganlık‘ diye bir inanışın bulunduğunu kabullenmek istemiyor. Hamşenlilerin Sovyetler Birliği’ndeki sayıları hakkında tahminden öte bilgi veremediğini de görüyoruz! Prof.Paruyr Muradyan ve Bağdik Avesyan’ın kitabın başında yer alan makalelerinde belirttikleri ‘küçük kısaltma ve yetkili tanımlamalar ‘veya‘ birtakım küçük eklemeler ve bir iki düzeltme‘, diğer komşu halkları aşağılayan şoven ifadelerle ilgili neden işletilmemiştir? Komşu halkları aşağılayan ifadeler, en azından makaleyi Türkçeye tercüme eden Bağdik Avedisyan tarafından bazı dipnotlar konularak eleştirilebilir ve aynı görüşte olunmadığı belirtilebilirdi! Makalede ‘küçük kısaltmalar ve yetkili tanımlamalar ‘veya‘ birtakım küçük eklemeler ve bir iki düzeltme ‘yapan Prof.Paruyr Muradyan da, bu makaleyi Türkçeye tercüme eden ve kitabın ikinci bölümündeki ‘alıntıları’ı işine geldiği noktada özet ve tırnak içinde yapan Bağdik Avedisyan da Levon Khaçikyan gibi resmî tarih aktarıcılığı yaparak, yalnızca ‘Hamşen Tarihi’ni karartmıyorlar, Hamşenlilere komşu diğer halklar arasına düşmanlık tohumları ekiyorlar. ‘Hemşin Gizemi‘ adlı kitap, 1992’de ‘Ant Yayınları’ndan çıkan ‘Lazlar’ın Tarihi‘ ve 1996’da yine ‘Belge Yayınların’nın yayınladığı ‘Pontos Kültürü‘ adlı kitaplarla benzer özellikleri taşıyor. Bu kitaplar ilgili ‘etnik gruplar’ın dil, tarih, kültür, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi vermekten daha çok bu ‘etnik gruplar’a yönelik diğer resmî tezlerinin derin izlerini taşımalarıyla dikkat çekiyorlar. ‘Hemşin Gizemi‘ adlı kitabın ana gövdesini oluşturan ‘Hamşen Ermeni Tarihinden Sayfalar‘ adlı makaleye (ve ‘Birkaç Söz‘ ve ‘Çevirenin Önsözü’nü yazanlara) göre Hamşenliler Ermeni; ‘Lazlar’ın Tarihi’ne göre Lazlar‘Gürcü’ / Kartveli; ‘Pontos Kültürü ne göre ise‘ Pontus(lu)lar ‘Elen’dir! Hamşenliler Ermeni resmî tarih tezlerinin; Lazlar ‘Gürcü‘ / Kartveli resmî tarih tezlerinin ve ‘Pontus(lu)lar’ ise Elen resmî tarih tezlerinin insafına terkediliyor! İlgi çekici olan bir diğer nokta, yukarıda adlarını andığım kitaplar ister telif, ister tercüme olsun yazarlarının veya yayınevlerinin ‘Sosyalist‘ en azından ‘muhalif sol‘ kimlikli olmalarıdır. Amaçlarının şu ya da bu şekilde resmi ideoloji aktarıcılığı yapmak olduğu anlaşılan yazarları bir kenara bırakırsak, ’sosyalist‘ veya en azından ‘muhalif sol‘ kimlikli yayınevlerinin, Türkiye’deki resmî tarih tezlerine karşı, dış resmî tarih tezlerinin derin izlerini taşıyan bu tür kitapları yayınlamaları anlaşılabilir bir durum değildir. Bu tür kitapların bazı yayınevleri tarafından ‘gözü kapalı‘ yayınlanmasının, ’muhalif sol‘un ‘ milliyetler sorunu’na hiç kafa yormamış olmasından kaynaklandığı açıktır. Bazı yayınevlerinin ‘etnik gruplar’la ilgili yayınlarında nesnel gerçekliği yansıtmayan düzeysiz ve özensiz ifade ve ‘saptamalar’ karşısında daha dikkatli davranacağını ve ‘kaş yaparken göz çıkarmayacağını‘ ümit ederim.
Kaynak: Sorun Polemik Dergisi ( Sayı 4 , Güz 2002 )

Etiketler: , ,