c
Çamlıhemşin tarihine bakarken ilçe merkezi olana kadar bağlı olduğu Hemşin’in tarihine de birlikte bakmak gerekir. Yöre, 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesi sonunda Alparslan tarafından Selçuklu topraklarına dahil edilmiştir. 1072’de, Alparslan savaş sonrasında, bölgeye 70.000 yaylacı ve göçer Türk yerleştirdi.
Daha sonra 1184’te bölgede kurulan Trabzon- Pontus İmparatorluğu sınırları içinde kalan Hemşin’in bölge halkı, arazinin dağlık ormanlık olmasından dolayı işgalden etkilenmedi. Türk kimlik ve gelenekleriyle yaşamlarını günümüze dek sürdürdüler.
Hemşinliler yaşadıkları zorluklara rağmen, hiçbir zaman yurt edindikleri bu topraklardan gurbet dışında kopmadılar.
Gurbette olsalar da Hemşin’le ilgilerini kesmediler. Bazı tarih kaynakları, Müslüman-i Kadim yani 1461 öncesi Müslümanları diye anlatıyor. Daha önceki yayınlanan eserler, bölgenin tarihi ile ilgili şu bilgileri vermektedir.
Çamlıhemşin adını, ilçenin kuruluşundan sonra almıştır. Yukarı vice (Yukarı Çamlıca) ve Aşağı vice (Aşağı Çamlıca) mahalleleri ile bazı köylerin birleşme noktası olan bu yerleşim yeri “vice altı olarak bilinmekte idi.
Şu anda mevcut sahile ulaşımı sağlayan Karayolu üzerinde 1950 öncesi herhangi bir patika yolun varlığı bilinmemektedir. Çamlıhemşin’in Kaçkar dağları ve sahili bağlayan yolun şu anda mevcut ilçeden kanlıboğazı aşarak varıldığı bilinmektedir.
Eski çağlara ait Erzurum- Trabzon ipekyolunun çok yağmalanması nedeniyle iklimin uygun olduğu dönemlerde; Erzurum- Hevek yaylası- Hisarcık- Zilkale- Çamlıhemşin- Pazar ilçesinin doğu yönündeki çıkış noktasında doğal bir limanın varlığından söz edilir. Bu yöreye Cumhuriyet dönemine kadar “Eski Trabzon” denmesi bu gibi varsayımlara ışık tutmaktadır. Ayrıca antik çağlardan beri Kaçkarlar- Sahil yolunun gerek Hala deresi gerek Büyük dere (Baş hemşin) güzergahının şu anda ilçe merkezinin bulunduğu yerden geçtiği aşikardır.
Bu gibi varsayımları çoğaltmak olasıdır. Onun içindir ki doğal güzelliğinin korunmasının istendiği yörenin tarih açısından da araştırılması için bilim adamlarına açık davet çıkarılmaktadır.
Bazı tarihçiler, tarih öncesi tarihçilerden Ksenophos’un ünlü “Onbinlerin Dönüşü” adlı eserinde Karadeniz’e iniş için Bölgeyi kullandıkları yazmaktadırlar.
Çamlıhemşin, Çarlık Rusya’sının işgaline uğradıysa da sahilden uzak oluşu ve siper durumunda olan yüksek dağlar nedeniyle barınamamışlar ve yöreyi terketmişlerdir. Vicealtı nahiye olmadan önce idari yönden Hemşin köylerinin tümü ile birlikte Pazar- Hemşin nahiyesine, aşağı kesim köyleri ise Ardeşen nahiyesine bağlı idi. 1953 yılında Ardeşen ilçe olunca Vicealtı Çamlıca adıyla ;Ardeşene bağlı bir nahiye oldu.
Çamlıca 27 Haziran 1957 tarihinde yürürlüğe giren 7033 sayılı kanunla 1 Nisan 1960 tarihinde ilçe yapılarak Çamlıhemşin adını aldı. Yavuz Sultan Selim, Trabzon’dan hareketle sahil gezisinde olduğu bir gün Ardeşen girişindeki Fırtına deresine dikkati çeker. Hızlı ve heybetli akan derenin sularında işlenmiş ağaç, karışık orman ürünlerinin su tarafından sürüklenmekte olduğunu görür. Yavuz Sultan Selim “buranın ardı şen olmalı” der. Gezi boyunca Fırtına havzasında kimlerin ne şekilde yaşadıklarını incelemek ve yönetimine bağlamak üzere bir miktar kuvvet gönderir. Yöreye gelenler buranın tabii güzelliklerini çamlık ve yoğun ormanlıklarını görünce padişahın ilk teşhisini kanıtlarcasına “hem de şen” diye söylenirler. Çamlıhemşin adının bu şekilde olduğu söylenmektedir.
Amaturu Urugu’nun, Rize Hemşin bölgesine göçüp yerleşmesini bir tanık olarak şöyle anlatıyor: 604-628 yılları arasında ateşe tapan İranlılar ile Hristiyan Bizanslılar arasında geçen yıkıcı savaşlardan çok zarar gören Amudiler, Gürcistan Beyi ve İran yanlısı Vaçyan yakıp yıkmış, “Dampur” kasabasını ve çevresini şenlendirerek yurtlarına “Hamamaşen” (Hamam şenliği/ adabı) demişlerdir. Zamanla bu coğrafi adı Hemşen/ Hemşin ve Şenli, Horosan- Hemedan-Elezeğ bölgesinden gelme Türkmen/ Oğuz halkı da “Hemşenli/ Hemşinli” diye anılır oldu.
Araplardan bunalan Amantuniler’in göçünü değişik zamanlarda gösterir. Önce Kars kuzeyindeki “Kol” (Göle) bölgesine -açan “Haman” idaresindeki Amatuniler, “Egerasdan’da (Acaristan) denize karışan “Çoraklı” (Çoruh) ırmağını aştılar. Bu sırada Bizans Kayseri (VI.) Konstantin’in (780-797) yerleşmek üzere mülk olarak Haman Bey’e bağışladığı “Tambur” bölgesine gelerek burayı şenlendirip kaldılar. Bu yüzden oraya “Haman-a Şen” dendi. İstanbul’da “Başbakanlık Arşiv-Tapu” bölümünde 929 (1523) yılından kalma Trabzon Tahrir Defteri (836-840), Hemşin kazası onbir köyü (Çat, Varoş, Kol, Cimi, Başköy, Bulaşken) kesimi “Kara- Hemşin” ve ilçelerine (Zuğa, Aşuduğ, Çinçiva, Küşüve ve Tekurid köyleri bulunan semti “Ak Hemşin” sayıldığı gibi; eski Oğuz /Türkmen ikili Düzinine göre yine şimdiki Pazar- Hemşinliğine ” İç Hemşin” ve “Sol-Kol” Hopa Hemşinliğine de Dış Hemşin ve Sağ- Kol denilmesi dikkate değer.
Öteden beri anadilleri Türkçe olan Hemşinlilerin ataları, 1523’teki Kanuni Çağı ilk Tahririnde “Müslüman-i Kadim” yani 1461 öncesi Müslümanları diye tanıtılıyor.
Hemşinlilerde öteden beri Türklüğe özgü su vasıflar görülür: Yaylacılık, ekmek-yemek pişirmede “tandır”. Kaval ve tulum çalgıları. Horon, kadınların türkü ve destan söyleyişi, Nevruzlarda “aşure” pişirme adeti ile erkeklerde körüklü şalvar zıpka, kadınlarda şal-kuşak bağlama, un-kaymak karışımı “hoşmer” adlı yemek, çok sağlam aile bağları, örnek namus/ iffet duygusu ve kan gütmenin olmayışı; konu edilen Türklük vasıflarından ilk belirgin örnekleridir.
kaynak:Ç.hemşin Belediyesi