Azize Gölü’nün Hikayesi
Hikaye | Azize Gölü’nün Hikayesi
Duvarları yıllardı açık ateş yakmaktan simsiyah olmuş,oyma işlemeli,ahşap bir evde geldik dünyaya temelini kimlerin attığını dedelerimizin bile bilmediği söylenir.Her zaman dikkatimi çeken evin ön duvarında ki deliklere takıldı gözüm.
Yine bir yaz tatili köyüme ,evime ve aileme dönmüştüm.Fındık tarlasından dönmüştük,avluda yorgunluk çayı içerken yine o delikler dikkatimi çekti. Ağabeyime ve kuzenlerime sordum onlarda bilmiyorlardı.
Babam konuşmalarımızı duymuş olmalı ki yanımıza geldi ve tebessümle;
-Hey gidi çocuklar,o delikler mavzer kurşunu delikleridir,o delikler bir tarihi,bir hikayeyi anlatıyor, diyerek anlatmaya başladı:
“Tarih veremeyeceğim çocuklar.Dedemin amcası Mehmet varmış.Bizim Mehmet Azize’ye aşık olmuş.Mehmet’in babası Selim Efendi bir gün çat kapı gidip Azize’nin babası Selim Efendi ‘den Azize’yi oğlu Mehmet’e istiyor,kızdan olumlu cevap aldıktan sonra erkek tarafını davet ediyor. Bu olayı duyan Mehmet sevincinden göklere uçuyor.Selim Efendi ailesini toplayıp Azize’nin evine gider.Azize’nin babası olumlu cevabı verdikten sonra Selim efendiye;
-Olayı fazla uzatmadan kızın sahipli olduğuna dair bir yüzük taksak fena olmaz.Malum isteyeni çok.”
Selim Efendi en kısa zamanda nişan hazırlıkları yapıp ne gerekirse alıp nişan yüzüğünü gelinine takıyor.Kız artık resmi olarak Mehmet’in nişanlısıdır.
O yaz önlerinde hayırlı bir iş olduğundan var güçleri ile çalışmışlar ve sonbaharda gelinlerini getirme kararı almışlar.Selim Efendi Rusya’da gurbetçi imiş.Düğün için Selim Efendi’nin Rusya’ dan dönmesi bekleniyordu.Mehmet de bir başka sevinçle sürüsünü toplayıp yayladan köyü Oceye dönme hazırlıkları yapıyor.
Bu arada kız evinde farklı olaylar gelişiyor ve bundan kimsenin haberi yok.Nerden çıkıyorsa Azize’nin amcası yeğenini oğluna almak istiyor. Azize’nin babası her ne kadar olmaz diyorsa da Ağabeyine laf anlatamıyor.Baba iki ara bir derede kala kalmış.Amca ya onlar ya ben diye tutturmuş.
O tartışma sürüp giderken Selim Efendi kız tarafına haber gönderir.
-Emanetimizi almaya geliyoruz.
Kızın Babası:
-Biz kızı ağabeyimize verdik,gelmesinler.Bu konuda da burada kapansın.
Bunun üzerin Selim Efendi kalakalır gider gelininin yanına,her ne kadar gelinimi görmek istiyorum dese de eve bile yaklaştırmıyorlar.
Selim Efendi sabaha kadar bekleyip,kalkmış eve doğru yürümüş ve Azize’nin babası tartışmaya başlamışlar.Azizenin babası Selim Efendi’yi korkutmak için bir el ayaklarının önüne ateş etmiş. Selim Efendi karşılık vermez mi?İki el de O ateş etmiş.Mehmet sesleri duyunca mavzeri kaptığı gibi gelmiş ve karşılıklı çatışma başlamış.Selim Efendi oğluna:
-Sen o silahı bana ver,doğru arka odadan,Azize’yi çıkar,al götür.
Mehmet odaya vardığında Azize’nin odada olmadığını fark etmiş ve Azize’yi kaçırdıklarını düşünmüş.Azize’yi aramaya koyulmuş,sahile kadar inmiş fakat hiç bir ize rastlamamış.
Diğer yandan Azize’nin babası ağabeyine şimdi tam sırası kızı kaçırın demiş,kızın annesi odaya geldiğinde kızın odada olmadığını ve pencerenin açık olduğunu fark etmiş.Bir an Mehmet’in kaçırdığını düşünerek,derin bir ah çekmiş ve içinden “Aferin oğlum Mehmet sana da bu yakışırdı “demiş ve dışarı çıkıp:
-Kesin artık yeter!Kesin dedim.Azize yerinde yok kaçırmışlar Azize’yi…
Bir anda silahlar susmuş derin bir sessizlik sarmış ortalığı,herkes olduğu yerde kalakalmış.Bir anda baba kendini toparlayıp
-Ne duruyorsunuz gidin bulun onları,hemen hazırlanıp aramaya koyuluyorlar.
Selim Efendi evini gözetim altına almışlar ve evlerine geri dönmüşler.
Mehmet de Azize’nin evini gözetlemeye koyulmuş.Mehmet’in kafası karışmış nerde olduğunu kestiremiyor ve birden aklına babası geliyor ve olan bitenden babasını haberdar etmek istemiş.Selim Efendi Mehmet’i görünce birden ayağa kalkıp
-Nerde Azize,niye getirmedin gelinimi?
Mehmet bitkin bir sesle:
-Azize’yi kaçırmışlar baba,bulamadım.
Aynı telaş kız evinde de yaşanıyormuş.
Sabah olunca Mehmet nişanlısının evinin önüne gitmiş,evden iki genç çıkmış ev ev aramaya başlamışlar,Mehmet de uzun bir süre onları takip etmiş.İki tarafta Azizenin kaçmış olduğu kanısına varmışlar.
Mehmet bir taraftan abisi bir taraftan günlerce aramışlar Azize’yi.Mehmet halen daha Azize’yi bulup güzel günlerin hayalini kurarken,Abisi bitkin düşmüş artık ve eve gitme kararı almış,derenin kenarından eve doğru giderken bir de ne görsün bir yazma, yazmanın üzerinde üç bilezik,bir çift küpe,,bir kaç taşlı yüzük,bir gerdanlık, öylece duruyordu.Yazma Azize’nindi: Amca oğlu:
-Bulduk Azize’yi diye sevinirken ,Abisinin içine bir korku düşmüş,dehşetle göle dönüp avazının çıktığı kadar bağırmış,çığlık çığlığa Azize’yi gölden çıkarmışlar.
Azize boynuna taş bağlamış,bir de not yazmış.”Benim yüzümden kan dökülmesin.”
Kardeşini alıp köyün karşısında bir tepeye götürmüş.Mehmet’in bulmaması en uygun yer orasıymış.Eve gelip elindekileri annesine uzatınca evde feryat kopar,ağıtlar yakılır.Baba olduğu yerden fırlayıp susturmuş kadını
Duymasın sakın kimse,herkes abin kaçırdı bilecek.Anne kahrolur .
Mehmet akşam olunca eve dönmüş ve iyice kanaat getirmiş ki Azize’sini götürmüşler,kendi halinde yaşayan bir ölüden farkı kalmamıştır.Mehmet dokuz gün sonra sürüsünü meraya götürmüş,adamın biri görünce Mehmet’in yanına gelerek
-Mehmet sana anlatacaklarım var.Geçen gün karşı tepede iki adam mezar kazıyorlardı,bende yanaşıp gizlice izledim,gömdükleri Azize idi.
Mehmet olduğu yerden fırlamış,sanki Azize’sinin son nefesine yetişecekmiş gibi nefes nefese karşı tepeye doğru giderken yolda bir pahsa görüp bir çapa bir de kürek almış.Mezarın başına gelip kazmaya başlamış ve Azize’sine ulaşmış,nişan yüzüğü hala parmağındaymış.Azize’nin çözülmüş, sığmamış yüreği hiç bir yere,sığdıramamış,boğulmuş sessiz çığlıklarının arasında göz yaşları.
Azize’yi üzerine seçtiği onunda seveceği bir yere kendi elleriyle özenerek yaptığı evine koydu.Türkülerle uyuttuktan sonra üzerini güzelce örtüp iyi uykular dileyerek ayrılmış.
Evine gelmeden Azize’nin babasının evine uğramış,nişanlımdan selam getirdim.Bundan sonra O’nu rahatsız etmeyin.O benim Azizem demiş ve evin yolunu tutmuş.
Mehmet bıkmadan usanmadan her gün mezarına gidip çiçekler bırakırmış.Türküler söyler ağıtlar yakarmış.ölene kadar da bunu hiç bir gün aksatmamış.
İşte bu yüzden o gölün adına herkes Azize’nin gölü diyor.