Fırtına Vadisi | Endemik Bitki Türleri

Akkoyunlu Türk Devleti zamanında da Rize’nin güney kesimlerine birçok Türk boyu yerleşir. Rize 1509 yılında Osmanlılar’ın eline geçerek, Lazistan sancağı olarak Osmanlı’nın son dönemlerine kadar yer alır. Cumhuriyet döneminde, 1953’e kadar Çamlıhemşin’in yukarı köyleri Pazar-Hemşin, aşağı kesim köyleri ise Ardeşen nahiyesine bağlıdır. Bu tarihten sonra Çamlıca adıyla Ardeşen ilçesine bağlanır ve 1957’de Çamlıhemşin adıyla ilçe olur. Fırtına Deresi, tarihi kaynaklarda MÖ 335 yılında Pseudoskylax tarafından hazırlanan bir coğrafya kitabında Pordanis adıyla geçer. Roma İmparatorluğu’nun Kapadokya Valisi Arrianus’un MS 130’lu yıllarda gerçekleştirdiği Karadeniz gezisinde, Fırtına Deresi’nden Pyrtanis (farklı kaynaklarda Byrtanis diye geçer) diye bahseder. Yine aynı gezi notlarında, Of ile Batum arasında, Kral Ankhialus yönetimindeki, Heniokhi ve Makhelon kabilelerini kapsayan küçük bir yerli krallığın bulunduğu ve Ankhialus’un sarayının bugünkü Fırtına Deresi ağzında bulunduğundan bahsedilir. Şemsettin Sami ünlü eseri Kamus-ül Alam’da yöreyi “Atina (şimdiki Pazar İlçesi) kazasına bağlı bir kasaba�? olarak tanımlar ve halkının Türk olduğunu belirtir. Vadi’nin yerleşik toplumu olan Hemşinlilerin kökenini bazı tarihçiler Eski Oğuzlara dayandırırken, bir başka görüş, Arsaklı-Part’larla ilişkili olduğunu söyler.

Fırtına Vadisi çok eski zamanlara dayanan yerleşim tarihiyle zengin bir kültüre sahiptir. Yüzey araştırmaları bölgenin yontma taş çağından sonra iskan gördüğünü gösterir. Kale kalıntıları, Elevit civarındaki kilise kalıntısı, koç heykeli (Orta Asya’ya özgü), yer adları, söylenceleri, horonu, tulumu, türküleri, köyler arasındaki şive farklılıkları, hepsi bu zenginliğin kanıtıdır. Fırtına Vadisi’nin alt kesimlerinde genellikle Laz kültürü hakimken, yüksek kesimlerde Hemşin kültürü hakimiyet sağlar. Yine de Rize’nin Pazar, Ardeşen, Hemşin, Fındıklı ve Çayeli ilçelerinden gelen yerleşimciler aynı alanı paylaşır. Bu iki kültür aynı ekolojik ortamı paylaşmalarına rağmen kültürel özelliklerini korumuşlar ve farklı tercihlerini fiziksel çevrelerine yansıtmışlar. Lazlarla Hemşinliler arasındaki şu ifade iki kültür arasındaki farkı en iyi temsil eder; bir kayığı olan Hemşin’liye ‘niye var’, buna karşılık kayığı olmayan bir Laz’a ‘niye yok’ diye sorarlar. Sosyo-Ekonomik Yapı Fırtına Vadisi’nin sahip olduğu engebeli yapı ve alternatif geçim kaynaklarının azlığı göçün en önemli sebeplerindendir. Vadide yerleşik olanların büyük bir bölümünün yaşamı gurbetteki yakınlarına bağlıdır. 1930’lara kadar Rusya’ya çalışmaya giden yöre erkekleri, öğrendikleri pastacılık ve fırıncılık mesleklerini, geri döndüklerinde, büyük şehirlerde değerlendirmeye başlar.

Bu nedenledir ki, Türkiye’nin en leziz pastaları Çamlıhemşinli ustaların elinden çıkar. 2.500 kişilik bir nüfusa sahip olan Çamlıhemşin’in nüfusu yazın 10.000’in üzerindedir. Bu durum vadi için yeterli olmamakla beraber, ekonomik bir hareketlilik yaratır. Son zamanlarda gelişen turizm faaliyetleri, vadi yaşayanları için alternatif bir geçim kaynağı olarak gözükse de, plansız yapılan turizm etkinlikleri doğal yapıya zarar vermektedir. Yaylacılık özellikle, yer şekilleri ve iklim koşulları arasındaki bağlantıdan etkilenir. Yükseltinin kısa mesafede artması sonucu karın yerden farklı zamanlarda kalkması, yaylacılığı doğrudan etkiler ve bu nedenle, özellikle kuzeye bakan yamaçlarda, aynı köye ait birden fazla yayla farklı yükselti basamaklarında yer alır. Aşağı kesimlerden yaylalara göç, kademe kademe gerçekleşir. Ancak bazı yaylalarda, bunun tam tersi olarak önce en yükseğe çıkılır, kışa yakın, bir kademe aşağıdaki yaylaya göç edilir. Yaylacılık yörenin en önemli sosyo-ekonomik etkinliklerindendir. Ancak bu sosyo-ekonomik yapıda son yıllarda, hayvancılık yerine turizme yönelik işlev değişikliği başlamıştır. Yine de vadide çok fazla olmamakla birlikte yaylacılık faaliyetleri sürdürülmektedir. Mayıs ayının ortalarından itibaren yaylalara çıkış başlar. Kimi yaylalarda hayvancılıkla birlikte ot (çayır) biçme de gelişmiştir. Yaylacılar, hayvanlarını otlatmanın yanısıra, kışa hazırlık için Temmuz sonundan Eylül’e kadar ot biçerler. Biçilen otlar kurutup açık ya da balya yapılarak, kışın yaşadıkları köylerine götürülür. Yaylacılıktan geçimini sağlayanların sayısı çok azdır. Buna karşın yaylacılık ihtiyaç dışında bir gelenek olarak sürdürülmektedir Alan Kullanımı Fırtına Vadisi’nde yer alan arazi kullanım tiplerini tarım, mera ve orman alanlarıyla, yerleşim yeri olarak kullanılan alanlar oluşturur. Tarım alanları oransal olarak en küçük arazileri kapsar. Vadi’de 300 ha’lık bir alan işlenirken, meralar ise en geniş arazi kullanım tipini oluşturur. Çamlıhemşin İlçesi’nde bulunan orman alanı 79.792,5 ha’dır. Bu alanın 45.662,5 ha’ı ormanlık, kalan bölümü ise ormansız alanlardan oluşmaktadır. Fırtına Vadisi’nde, tarımsal üretimi kısıtlayan etken topografyanın hırçınlığıdır. Bu yüzden vadi geçmiş yıllardan beri göç verir. Tarımsal üretim ancak, yöre insanının ihtiyacına yöneliktir. Yinede, alçak kesimlerde üretilen çay ekonomiye bir nebze katkı sağlar. Son yıllarda çay tarımına alternatif kivi üretimi de vadide gelişmeye başlamıştır. Bölge milli park ilan edilmeden önce Çamlıhemşin ve Şenyuva işletmeleri adı altında yürütülen ormancılık faaliyetleri, milli park ilanından sonra Çamlıhemşin Orman İşletme Şefliği adı altında sürdürülmektedir. Alanda milli park sınırları içerisinde olmayan Kito ve Şenyuva mevkilerinde, vadi halkına ihale usulüyle işletme yaptırılır. Fırtına Vadisi’ndeki meralar hayvancılık açısından elverişlidir. Ancak yöre halkı geçmişteki kadar hayvancılıkla ilgilenmemektedir. Birkaç yayla dışında, hayvancılık gelir getiren bir etkinlik olarak görülmemektedir. Bunda gençlerin bu etkinliğe katılmamaları, geçimin gurbetten sağlanması ve turizmin alternatif olmaya başlaması da etkilidir. Buna karşılık, vadi dışından insanlar da alandaki yaylalarda hayvancılıkla uğraşmaktadır. Arıcılık da gelecek yıllarda dikkat çekebilecek ekonomik etkinliklerdendir. Özellikle komşu ve benzer özelliklerde bir vadi olan İkizdere’de üretilen Anzer balının dünya çapındaki ününün, gelecekte bal üretimini etkileyeceği aşikardır. Ayrıca desteklendiği takdirde yöreye özgü kara kovan balcılığı da önemli bir ekonomik etkinlik olabilir. Vadinin sahip olduğu hidrolojik yapı ve turizm potansiyeli, alabalık çiftliklerinin kurulması yönünden elverişli bir konum sağlar. Ancak yöredeki turizm etkinliklerinde olduğu gibi plansız yapılan faaliyetler, şu anda alandaki mevcut yapıyı tehdit etmektedir. Özellikle atık sular ve çiftliklerden kaçan suni alabalıklar, yöreye özgü kırmızı pullu alabalık neslini tükenme noktasına getirmiştir. Doğu Karadeniz, son yıllarda ülke turizminde giderek öne çıkmaya başlamıştır. Turizm şirketleri ve şehirde yaşayanlar ile denize alternatif turizm arayanlar için ilgi odağı durumundadır. Fırtına Vadisi sahip olduğu tarihi, kültürel, doğal güzellikleri ile Ayder Yaylası ve buradaki termal turizm merkeziyle ön plana çıkar. Vadi’nin tanıtımında kitle iletişim araçlarının rolü yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tanıtım çabaları etkili olmaktadır. 1987 yılında Ayder Yaylası’nın bir bölümü, 1995 yılında da tamamı Çamlıhemşin-Ayder Kaplıcası Turizm Merkezi olarak ilan edilmiştir. Bu çabaların sonucunda, Ayder Yaylası’na yoğun bir turist akını yaşanmaktadır. Ancak turizmin en önemli öğelerinden biri olan tanıtım; planlama- altyapı- tanıtım üçlüsünde en önde yer alarak pek çok sorunu beraberinde getirmektedir. Böylece uzun vadeli olmayan, sağlıksız ve çevreye zararlı gelişmeler ortaya çıkmaktadır. Fırtına Vadisi yayla-dağ turizmi yönünden Türkiye’nin en önemli alanlarından biridir. En zorundan en kolayına, birçok yürüyüş parkuruna ve kampçılık için uygun alana sahip olan vadi, Türkiye’nin üçüncü yüksek dağı Kaçkar Dağı (3.932 m) ile Verçenik Dağı (3.709 m) tırmanışlarıyla da dağcılık faaliyetleri yönünden vazgeçilmez bir alandır. Vadide kuzeyden güneye doğru yükselen buzul kütleleri ve morenlerin yer aldığı en yüksek noktaya kadar birçok jeolojik önemli gözlem yeri bulunur. Mevcut Koruma Alanları Fırtına Vadisi önemini, ilan edilmiş birçok yasal koruma alanına sahip olarak ve uluslararası kuruluşların dünya üzerinde mutlak korunması gereken alanlar listesinde yer alarak kanıtlamaktadır. Bölgenin en büyük koruma alanı olan Kaçkar Dağları Milli Parkı, 51.550 ha’lık alan büyüklüğüyle Rize, Artvin ve Erzurum İl sınırları içinde yer alır. Fırtına Vadisi’nin ise büyük bir bölümü (43.366 ha) milli park sınırları içerisindedir. Milli park dışında, Fırtına Vadisi’nde Kito Ormanları içinde iki adet kızılağaç tohum meşçeresi bulunur. Vadide aynı zamanda 4.142 ha’lık alan Rize-Çamlıhemşin-Kaçkar Yaban Hayatı Koruma Sahası ile Erzurum-İspir-Verçenik Dağı Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın Verçenik bölümü yer alır. Zir Kale (6 ha) ve Kale-i Bala (14 ha) ile bunların çevresinde kalan alanlar (toplam 20 ha’lık alan) Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından I. Derece Arkeolojik Sit Alanı, Ayder Yaylası yerleşiminin de içinde bulunduğu yaklaşık 555 ha’lık alan ise I. Derece Doğal Sit Alanı olarak ilan edilmiştir. Bu alanın tam ortasında Ayder Yayla Merkezi içinde I., II. ve III. Derece Doğal Sit olarak ayrılmış yaklaşık 55 ha’lık bir alan daha bulunmaktadır. Kavron Vadisi’nin bir bölümünden oluşan II. Derece Doğal Sit Alanı, 1.200 ha’lık bir alanı kaplamaktadır. II. derecede olan ikinci bir alan ise Ayder çevresi ve Galerdüzü’ne kadar olan yaklaşık 2.100 ha’lık bir alandır. Çamlıhemşin Kentsel Yerleşme Alanı ve Kırsal Karakter Taşıyan Mahalle ve Köyler başlıkları altında, irili ufaklı 96 adet III. derece doğal sit alanı tespit edilmiş. Bu alanların 50 tanesi milli park sınırları içerisine girmektedir. Koruma Çalışmaları WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) 1995 yılından bu yana Kafkasya Ekolojik Bölgesi’ni kapsayan altı ülkede, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, İran ve Rusya’da biyolojik çeşitliliğin korunması için çalışıyor. Ortak çabalar sayesinde 200’den fazla uzmanın katılımıyla bölgenin korunması için Eylem Planı hazırlandı. Kafkasya’nın, Conservation International tarafından dünyadaki 25 sıcak noktadan biri olarak tanımlanması ve WWF’nin 200 ekolojik bölgesinden biri olması, Kritik Ekosistemler Fonu’nun (CEPF) biyolojik çeşitlilik projelerine destek veren hibe programını bölgeye çekti. Bu sayede, WWF-Türkiye’nin koordinasyonunda, Harşit Vadisi’nden itibaren Doğu Karadeniz Dağları’nı kapsayan alanda doğa koruma projeleri gerçekleştirildi. Yeşil Artvin Derneği, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği (Kırsal Çevre) ile Kaçkar Dağcılık ve Rafting İhtisas Kulübü (KDRK) destek alan STK’lar. KDRK’nin Kaçkarlar’da çektiği, çocuklara yönelik eğitim belgeseli yeni yılda okullara dağıtılmaya başlandı. WWF-Türkiye alanda yeni bir projeye başladı: Doğu Karadeniz Entegre Havza Yönetimi Projesi. Projenin amacı, Doğu Karadeniz Havzası’ndaki doğal kaynakların (su, toprak, orman) akılcı kullanımı ve sürdürülebilir yönetimi için yeterli teknik altyapının kurulması ve kurumlar arasındaki diyalog ve işbirliği ortamının yaratılmasıdır.

Proje kapsamında; Fırtına Hazvası uygulamaların hızlandırılabildiği bir pilot alan olarak seçildi.. Fırtına Havzası’nda gerçekleştirilmesi hedeflenen, Entegre Havza Yönetimi (EHY) uygulamasının amacı, resmi ve sivil, bütün ilgi gruplarının alandaki, koruma ve kullanma düzeni ile ilgili sorunları havza bütünlüğü içinde değerlendirebilmelerini sağlayacak teknik kapasiteye kavuşturulmasıdır. Bu süreçte, çeşitli grupların karşı karşıya bulunduğu sorun veya kısıtların çözümünde yararlanılabilecek uygulama araçları geliştirilecektir. Projenin nihai amaçlarından biri de, elde edilecek EHY deneyimlerinin, aynı ekolojik koridor (Doğu Karadeniz Dağları) ve genel olarak Kafkasya Ekolojik Bölgesi içindeki diğer havzalarla paylaşılabilmesi ve oralarda da yinelenebilmesidir.

Kaynak: WWF-Türkiye | Doğal Hayatı Koruma Vakfı

Diğer Sayfa 1 2